YAMAÇ BAHÇEDEN BAKIYORUM
Yine bir akşam üstü hava yavaş-yavaş kararmaya başlıyor
Güneş ısısını sıcaklığını azaltırken elimdeki çayı yudumlamaya devam ediyorum.
Sağımda Kozağaç var ulu ağaçların olduğu piknik alanı
Kaç Izmirli bilir bilmem ağaçları gitmiş kozu kalmış.
Karşımda Bozyaka sırtları veYesilyurt Bozyakanin yakası gitmiş bozu kalmış.
Yeşilyurt ün yeşili gitmiş yurt u kalmış.
Karabağlarin bağları gitmiş karası kalmış.
Çayımı yudumlamaya devam ederken Karabağlarin çok azda olsa gözüme takılan yeşiline bakıyorum yeşil selvileriyle Paşaköpru mezarlığı duruyor karşımda ve ben yeşillik içinde yaşamak için ölmek mi lazım diye düşünüyorum.
Solumda yaşamımı anlamlandıran hayatımı sürdürdüğüm eski Seydiköy yeni Gaziemire dönüyorum yüzümü.
Içimden bir ses nerde Seydi babanın köyü diye mırıldanıyor.
O anda kara trenin yerini alan izbanin bir yılan gibi gözümün önünden geçip kaybolduğuna tanıklık ediyorum.
Eski tren şefleri makinistler kondoktorler tantanci rahmetli fanatık Galatasaray taraftarı Halit Bayır amcayı yad ediyorum.
Biran dalıp gidiyorum YAMAÇ BAHÇEDE
Çayınızı tazeleyelim mi sesiyle irkiliyorum ve ben eskiSeydikoy den Gaziemiri canlandiriyorum gözümde.
Çatalkaya yemyeşil durmaya dirensede karşımda beton yığınları yeni yapılanmalar kaçak kucak binalar talan edilmiş yeşillerin yok edildiği alanlarla gözgöze geliyor yüzleşiyorum .
Güneşin batışı ayrı bir güzellik sunuyor etrafa yavaş yavaş yanan sokak lambalarına binaların ışık ları eşlik ediyor.
Her geçen dakika o kötü görünen beton yığınlarını kamufle edercesine örtüyor gizliyor çirkinlikleri.
Bir çay daha içesim geliyor.Karanlıgin artmasıyla tüm çirkinliklerin kalktığı her yerin ışıl ışıl olduğu oto yolların bir gerdanlık gibi suzuldugunu araçların ışıklarının akustik bir ortam oluşturduğunu görüyor ve keyifleniyorum.
Dostlarımız arkadaşlarımız geliyor sohbetler koyulaşıyor. Siyaset spor ekonomi günlük yaşam derken zaman akıp gidiyor.
Esintisi tertemiz havası bol oksijeni kuş sesleri eşliğinde ben hergün
YAMAÇ BAHÇEDEN bakmaya devam ediyorum...